Son günlerde etrafımda, özellikle mesai arkadaşlarım içerisinde bir blogculuk merakı başlamış durumda. Benim de blogger olduğumu bildikleri için bana sordukları sorular da çok oluyor.
– Blogger olmak nasıl bir şey?
– Blog yazmak çok zaman alıyor mu?
– Blog yazarken para kazanabiliyor musun?
– Blogger olmaya nasıl karar verdin?
Daha tonlarca soru. Ben de hem arkadaşlarıma cevap olması bakımından, hem de Türkiye’de blogger olmak nasıl bir şey merak edenlere ulaştırmak bakımından bir yazı yazmaya karar verdim.
Bana kalırsa; blogger olmak, okuyabilecek sabrı ve yazabilecek azmi gerektirir. En temelde bu ikisi var. Sonrasında blogger olmanın gerektirdiklerini şöyle sayabilirim:
Peki bunca şeye rağmen, neden blog yazıyoruz? Valla ben de bilmiyorum ama keyifli bir sıkışıklık hali oluşturduğunu itiraf etmem gerek. =) Konuyla ilgili olarak Sunay Coşkun tarafından kaleme alınan “Neden Blog Yazıyoruz?” başlıklı yazıyı ve FahriCan Usta tarafından yazılan “Neden Blog Yazmayı Seviyoruz?” başlıklı yazılar da bu soruya yanıt arar nitelikte. Göz atmak isteyebilirsiniz.
Şimdi gelelim blogger olmakla alakalı diğer sorulara.
Cevabım tek kelime olur: Keyifli! Blogger olmak, bambaşka insanlarla tanışmak ve yaşamın olağan akışı içerisinde belki de asla tanışamayacağım insanlarla dostluk/iletişim kurmak bambaşka bir şey. Sadece bu bile blog yazma işini keyifli hale getiriyor. Onun dışında, blogcuların genelinde bir öğrenme hevesi vardır. Bu hevesi koruyabilenler, ileri taşıyabilenler; bir süre sonra öğrenmeyi öğreniyorlar. Öğrenmeyi öğrenmek de hayat boyu merak edilecek şeyler kazandırıyor insana. Bu bakımdan, kişisel gelişime olan katkısı da gözlerden kaçmamalı.
Bana arkadaşlarımın sorduğu sorulardan en çok geleni bu soru. Blogger olmak, belirli konularda fikir-bilgi sahibi olabilmeyi, fikirleri ve bilgileri kaleme dökebilecek beceriyi-zamanı kazanabilmeyi gerektiriyor. Haliyle bir konuyu bilmek yetmiyor. Onu anlaşılır bir şekilde aktarabilmek de gerekiyor.
Bu yüzden, bir blog yazısını hazırlamak ciddi zamana mâl olabilir. Mesela, ben bir yazı için ortalama 1 saat civarı zaman veriyorum. Beş dakika planlama, yarım saat yazının iskeletinin çıkarılması, on beş dakika yazının belirli bir plana göre düzenlenmesi, beş dakika alakalı yazıların yazı içerisinde uygun yerlere yerleştirilmesi ve son beş dakika da yazının gözden geçirilerek yayına alınması…
Haliyle zaman almıyor demek yalan söylemek olur. Ama harcadığım zaman, bana getirdiği keyfin yanında önemsiz kalıyor.
Aslını inkâr eden haramzade derler bizim buralarda. Yalan söylemenin lüzumu yok, yani evet blogger olmak para kazandırır. Bu birçok faktöre bağlı olsa da hiç para kazanmayan bir blogger görmedim ben. Ama asıl mesele, dişe dokunur bir meblağ kazanıp kazanamayacağınız… Eğer tam zamanlı bir işiniz varsa ve işten sonra kalan zamanlarınızda blogunuza zaman ayıramıyorsanız; blogunuzdan ciddi maddi bir gelir beklemeyin. Bunun dışında, blogger olarak para kazanmak istiyorsanız; blog yazarak para kazanmak başlıklı yazımızı inceleyerek, konu hakkında fikir sahibi olabilirsiniz.
Ayrıca blogger olmayı, öncelikli olarak para kazanmak olarak yorumluyorsanız; blog yazarlığı size müspet bir getiri sağlamayacaktır. O yüzden öncelikli olarak kendinize, sonrasında okurlarınıza faydalı olmayı öne almalısınız.
Burası çok şahsi bir soru. Çok sorulduğu için buraya alıyorum. Aslında benim blogger olmak gibi bir düşüncem hiç olmadı. Ben sadece çok ufak yaşlardan beri okumaya ve yazmaya meraklı biriyim. Bu heves ve merak yıllar geçtikçe hiç azalmadı. Belki farklılaştı ama ben hep okudum ve yazdım. Hala daha okumaktan vazgeçmiş değilim. Yazma meselesi de ayrı bir tutku benim için. Sadece blog yazarlığı değil, hikaye yazarlığı da yapıyorum aynı zamanda. (Bunu daha önce söylemiştim. İnternetten pasif gelir elde etmek başlıklı yazımda paylaşmıştım, ilginizi çeken bir konuysa o yazıyı da tavsiye ederim.)
Hasılı kelam, okumak ve yazmak vazgeçilmez olunca; blog yazarlığı da kendiliğinden gelişti. İlk blogumu açtığımda, ortaokulu henüz bitirmiştim. Birçok kişi tarafından merakla karşılanmıştı. Okuduklarımı, gördüklerimi ve dinlediklerimi paylaşıyordum. Sonrasında bir domain aldım annem sponsorluğunda. Fakat daha sonra, unutkanlık yahut toyluktan o domaini düşürdüm.
Blog yazarının yaşam döngüsünden de bahsettim başlıkta. Kısaca ona da değinmek istiyorum. Birçok blog yazarı, blogger oldukları andan itibaren hayatlarında farkında olmadıkları bir değişikliğe gidiyorlar. Bunu aradan zaman geçince anlıyoruz. Birçoğumuzun geçimimizi sağlamak için tam zamanlı bir işe ihtiyacı var. Haliyle blog yazarlığı bir hobi olarak devam ediyor. Bloglarımızdan ev geçindirecek meblaları kazanmak kolay bir iş değil Türkiye’de. Bu yüzden çalışıyoruz. Artırabildiğimiz vakitlerde, bloglarımızla ilgileniyoruz. Yetişemediğimiz yerlerde, ailemize ayıracağımız zamandan, uykudan yahut keyif aldığımız diğer şeylerden feragat ederek; bloglarımızı güncellemeye çalışıyoruz. Evelsi gün Usluer’in blogunda yazdığım şu yorum da tam olarak bunu ifade ediyor.
Bunu aşmanın bir yolu yok mu? Var. Ama çözüm tek başına bloggerların elinde değil. Blogger olmaya karar veren kişi, zaten bunların bir parça farkında. Peki çözüm ne? Maalesef: Tam zamanlı blogger olmak. Bunun için de ajansların ve reklamverenlerin biraz bloggerları desteklemesi gerekiyor. Teakolik’in yazdığı bir yazıda, ajansların “sözde blogger iletişimi” çabasından bahsedilmiş. Yazının başlığı da tam olarak bu. (Okumak isteyenler buradan ziyaret edebilirler.)
Ajanslar tarafından birçok çalışma yapılıyor. Ama Teakolik’in yazısında değindiği gibi: “Bizim mesaili bir işimiz var! Tek geçim kaynağımız bloglarımız değil.” Bu yüzden biz, ailemizden, uykumuzdan, eğlencemizden, dinlencemizden zaman ayırarak buraları yürütmeye çalışıyoruz. Bu da zaman zaman bizi zorluyor…
Toparlamak gerekirse; bir blog yazarının yaşam döngüsü şöyle işliyor:
Sabah kalk. İşe git.
İşlerini yap.
Eve gel. Eve gelirken kullandığın ulaşım aracında, aracı kullanan kişi değilsen, blogları oku.
Yemek ye. Çay iç.
Evdekilerle sohbet edebileceğin zamanda, blogunu güncelle. Gelen maillere cevap yaz. Yorumları oku, cevapla.
Birkaç günde bir blogger olduğunu anımsa ve blogunu güncelle. (Süre yoğunluk durumuna göre değişebilir.)
Hafta sonlarında, sıkıştırabildiğin kadar sıkıştır ki; hem blogun yürümeye devam etsin, hem ailene vakit ayır, hem de eğlendiğin şeyleri yap.
Hal böyleyken; sırf yazmaktan keyif duyduğu için, gelen yorumlarla mutlu olduğu için bloggerlığa devam eden insanlar biliyorum! Yani yukarıda sızlandığımız şeylere rağmen, bloglarımızı bırakıp gitmiyoruz. Ben de bu grubun içerisindeyim ve bir mani gelmezse çok uzun süreler daha o grubun içerisinde kalacağım.
Blogger olmaya karar verdiniz! Öncelikle bir tebriği hak ettiniz. Meşakkatli bir işe girişiyorsunuz. Gözünüz korkmasın ve yılgınlık göstermeyin. Bunu en baştan kabul edin. Sonrasında, bir bloga ihtiyacınız var. Blogunuzu nasıl açacağınızı bilmiyorsanız; hemen “Blog açmak istiyorum, ne yapmalıyım?” başlıklı yazıya alalım sizi. Blogunuzu açtıktan sonra, ilk içeriklerinizi üretmeye başlayın. Zaman kaybetmeden öğrenmeniz gereken başka şeyler de var!
Bunların dışında, hangi alanda blog yazacaksanız; o alandaki bilgi ve deneyimlerinizi artırmak için de çaba sarf etmeniz gerekiyor. Yayın yapmak istediğiniz alanda size yöneltilebilecek soruları, araştırmayı ve sakince cevaplamayı da öğrenmelisiniz. Böylece, iyi bir blogger olma yoluna girebilirsiniz.
Blogger olmak, gerçekten zamanınızı alacaktır. Blogger olmak, size gerçekten keyif verecektir. Blogger olmak, size çelişkiler de getirecektir. Ancak sabredin ve azminizi kaybetmeyin. Sonunda aldığınız yolu görünce; gerçekten kendinize hayret edeceksiniz. Siz ne dersiniz, blogger olmaya hazır mısınız?